11 Ekim 2011 Salı

yalnız bir hikaye...

tan vaktinin ağırmasıyla ortaya çıkan yeşillik ve sessizliğin yaydığı iç huzur, en az limon ağacına bakarken veren huzur gibiydi.
doğduğunda ondaki farklılığı ebeveynleri anlayamamıştı ama büyüdükçe yaşıtlarına göre farklı olduğunun bilincine varacaktı elbet. Daha doğacağı zaman aksilikler başlamıştı.İstememişti belkide bu hayata gelmeyi.hissetmiş miydi yoksabulunduğu yer daha mı rahattı bilinmez ama hayata göz kırpmamak için savaş vermişti adeta.sonunda doğmuştu.bur bir yenilgi miydi yoksa istemsiz bir zafer mi kararsız kaldı hep.
Bebeklikten belliydi başınabuyruk olacağı.hani derler ya adam olacak çocuk bokundan bellidir diye o hesaptı bizimkide. inatçılığı,lanetliği daha bebekken başlamıştı. Ağlamazdı öyle yaştaşları gibi inadıyla başarabileceğinin farkındaydı herhalde ki bilinçsizce de bunu yapıyordu. yıllar ardı ardına durmaksızın ilerlerken büyüdü,büyüdüü,büyüdü. e nihayettinde aşkın varlığını öğrendi.ama nasıl,kime,nerde aşık olacaktı? filmler izledi,romanlar okudu.her karede her satırda başrole kendini koydu. bazen romantik,marur  bazen de  deli dolu,çılgın oldu. Günün her saatinde hayal dünyasında yaşayabilirdi. kiminle nerede olduğu önemsizdi.sadece hayal kurmaya başlaması yetiyordu. o anda farklı bir dünyanın kapısı açılıp gerçek hayattan çooktan uzaklaşmış oluyordu. bu kurmaca dünyada bazen hiç tanışmadığı çocukluk arkadaşına,okul arkadaşına ya da iş arkadaşına aşık olurdu. mağrur,kaçamak bakışlar,söylemek isteyip söylenemeyen sözler,ilk elele tutuşma,ilk öpücüğün heycanını yaşardı dünyasında.birden yüzünde bir mutluluk belirir.sonra gerçek hayata dönerdi.sanki o hayal kurdukça zaman duruyor gibi olurdu ve birden devam etmeye başlardı. gerçek dünyada böyle aşkların olamayacağını biliyordu. yine de hayal kurmak güzeldi ve umut etmesini sağlıyor olması  fazlasıyla mutlu ediyordu..