12 Aralık 2010 Pazar

Bir şeyler söyleyeceğim: Kedi evleri

Bir şeyler söyleyeceğim: Kedi evleri: " Hazır yeri gelmişken, daha doğrusu mevsimi gelmişken sizden bir ricam olacak. Geçen sene gördüm bu uygulamayı ve resmen bu günün ge..."

9 Aralık 2010 Perşembe

bilsen de olur bilmesen de:)


Dünyada yaklaşık 9 milyon insan sizinle aynı gün doğdu.
(o zaman bu 9 milyon insan bana hediye yollasın hemen adresimi vereyim:) benden istemesin ama 9 milyon insana bir kişinin hediye alması akıl işi değil.bana alsınlar.bencilim ivet :D )



Sıradan bir insan evladı hayatı boyunca en az 8 örümcek yutar.
( biz de örümcek adam olabiliriz mi yani? onu mu demek istiyorsunuz? yaa insanı uykusundan da ediosunuz arkadaş. şimdi ben geceleri tedirgin olucam her sabah ulan gene örümcek mi yedim diye mi kalkıcam.bilgin sana kalsaydı paylaşmasaydın olmaz mıydı?)


Dünyanın en kısa savaşı, 1896'da Zanzibar'la İngiltere arasında vuku buldu ve toplam 38 dakika sürdü.
(keşke tüm savaşlar böle kısa sürse değil mi?)


Finlandiya Donald Duck'ı pantolon giymediği için yasakladı.

( ördeğe pantalon giydirmek isteyen Finlandiyalıların normal olmadıklarını düşünmek çok da yanlış bir düşünce olmaz herhalde. hayır çıplak dolaşan insanları giydirmek konusunda bu kadar ilgili olmayan bir milleti pantalon giymeyen bir ördek mi gerdi(ki normali de odur)ilginç doğrusu.)

Hani olur ya "dilimin ucunda ama diyemiyorum" durumu. İşte onun teknik adı lethologica.
(heh işte bende ondan var hep dilimin ucunda:))

Gözlerimiz hayatımız boyunca doğduğumuz andaki boyutlarında kalıyor. Burnumuz ve kulaklarımız ise büyümeye hiç son vermiyor.
(hızlı yaşa genç öl diye başa dememişler. kulaklarımın kral midas'ın kulakları gibi olduğunu burnumunda gargamelin burnu gibi olduğunu düşünemiyorum. şimdi bu hatuna koca burun koca kulak yakışır mı? esnek kulağa ve buruna hayır:) )


Kutup ayıları solaktır.
(o zaman bütün solaklar kutup ayısıdır desek nasıl bir önerme olurdu bu? :) )


Yeryüzündeki tavuk nüfusu, insan nüfusundan fazladır. Ama ne yazık ki oy kullanamıyorlar.
 (kullansalardı daha mantıklı oy atarlardı.. )

Bir kedinin her bir kulağında 32'şer adet kas bulunur.
( kulaklarıyla döverler valla:) )


Telefonun mucidi Graham Bell hiç kimseyle telefonlaşamadı. Çünkü duyma özürlüydü.
(çok acınası bi durum lan..yazık sen icat et sonra kullanama.ne işe yaradığını bu adam nasıl anladı peki. nasıl çalıştığını fark etti.enemmm çok çetrefilliymiş.)

velasıl bu bilgileri niye verdiğimi bilmemekle birlikte evet canım sıkıldı o yüzden verdim diye açıklamamı yaparım:) iştende çıktım.hayırlı uğurlu ola. bir huzura ermişim ki sormayın gitsin. tek sorun henüz maaşı almamış olmam.onu da aldm mı benden iyisi şamda kayısı:D



6 Aralık 2010 Pazartesi

mevsim:KIŞ


Sonunda havalar göt donduran yaylasına dönmeye başladı. Kışı sevmiyor değlim,aslında çokca seviyorum ama kalın giyinmek zorunda olmaktan nefret ediyorum. Ama napalım kadı kızında bile kusur varmış. Pamuk kışın kusuru da bu olsun. Gülü seven dikenine katlanır mirim. Ee bizde eşek değiliz ya katlanıcaz tabi.
Eskiden ayrı bir tadı oluyordu kışların. Çocukluğumdaki kışarı hatırlıyorum da; hasta olmayayım diye annem dışarı çıkarmak istemezdi ama allem eder kallem eder ben yine çıkmayı başarırdım. Soğuktan ellerim donar dudaklarım morardı ama yine de içeri girmek istemezdim.
Ergen dönemlerimde de kışı severdim.ayrı bir hüznü oluyordu o zamanlar hep.belki de sonbaharın melankolikliğinin tortuları kalıyordu ama yine de seviyordum. Soğuk odamda oturup,sıcak üfleyen bir fanı karşıma alıp yazı yazmayı,müzik dinlemeyi,yeri gelince ders çalışmayı seviyordum.
Şimdi büyüdük,yaşlandık tabi artık eskisi gibi ne dışarılarda ellerim buruşana dudaklarım morarana kadar oynuyorum nede bütün gün odamda kıçım dona dona oturup müzik dinliyorum.içim çürümüş resmen,kokmuşum da anlamamışım.
Düşündüm de kışları yapmaktan zevk aldığım şeyler ne diye. İşte bu havalar kıçım dona dona Eminönü,galata,mısır çarşısı,kapalı çarşı gezmeyi seviyorum.sonra dışarıda soğuktan ağzımdan duman çıkarken balık ekmek yemeği,ellerim ısınsın diye çay içmeyi,en sevdiğimde parmaklarımın soğuktan uyuşcağını bilerek fotoğraf çekmeyi seviyorum. Bi yandan sigaramı tüttürürken diğer yandan soğuğun içime işlemesini seviyorum.
İşe başladığımdan beri zevk aldığım şeylerden uzaklaşmış olduğumu gördükçe içim acımaya,kendime küfretmeye başladım. Bu ben değildim.ben olamazdım..ne oldu da bu duruma düştüm diye iç çeker buldum kendimi.
Oturmuş eski fotoğraflarıma bakarken zamanın bana küfredercesine,dalga geçercesine hızla ilerlediğini gördüm.karşıma geçmiş nanik yapıyordu sanki fotoğraflara bakarken. Haklıydı da.istediği gibi dalga geçebilirdi. Saçma sapan sebeplerden o güzel anlarımı o kadar kısıtlamıştım ki şimdi o günleri zamandan geri istesem bana siktiri çeker. Daha güzel günlerim olcak diye kendime telkinde bulunurken kafamdaki ben kendini kandırma  kuş beyinli diye küfrediyor. Bi yandan pozitivize ederken kendimi diğer yandan negativize ederek hayata karşı nötrleşiyorum. Sonra da koy götüne rahvan gitsin diyorum.
Yaşanmışlıklarımın eksik kalan yerleri cümle olarak karşıma çıkarken fill in the blanks çıkıyor yanında da doğru cümleleri bulup dolduramıyorum boşlukları. Ben dolduramadıkça tekrar tekrar soruyor zihnim,gözlerimin önüne geliyor bütün yaşanmışlıklarım ama çoğu yarım kalmış sonu olmayan hikayelerden oluşuyor. Şimdi o hikayeleri tamamlamak istesem kahramanlarını bulabilir miyim diye sorduğumda kendime samanlıkta iğne arama kadın geç kalmışlıkların peşinden giderek yeni hikayeleri erteleme diyorum. Ee biraz da haklıyım aslında geçmişe boşuna mazi dememişler.
Velasıl sözün özü şudur;
Kış geldi hoş geldi.işten çıkıp soğuk iliklerimize işlesin de çayın,sigaranın,sıcak şarabın keyfine varalım. Al sevdiceğini koynuna,soğuk oda sıcak yatak kıvamında,koy filmini de birbirinize karışırken bedenleriniz içip içip sızın yahu. İşte kışın tadı böyle çıkar.