güne lülünün telefonuyla açtım gözlerimi..henüz sabahın 10.30'uydu. kalk hadi Re'ye gidiyoruz. kahfaltıya bekliolar Güloyla dedi. o an benimle dalga geçtiğini düşündüm. oha!die tepki verdim..(oysaki geceden konuşmuştuk Re'ye geçmiş olsuna gidelim.erken kalkan kaldırsın diye.)tabi s2e s2e de kalkıp hazırlandım.lülü geldi ve evden çıktık.velasıl minibüse bindik( gebze harem minibüsleri kahırlarla dol inşallah)ki çok da karşılaşmadığım fekat zaman zaman konuştuğum arkadaşım faikle karşılaştık. faik normalde konuşkan bi tip değildir.sanki içinden konuşuyormuş gibi gelir herzaman.neyse bu sabah uykusuzluktanmıdır nedir o da biraz konuşuverdi diğer karşılaşmalarımıza nazaran...neyse işte Re'lerin oraya vardık.evlerine giderken bisikletli artiz bi bebe çöt diye düşüverdi az ilerimizde..komik düştü ama o an bi üzüldüm..gülerdim eskiden olsa bol kahkalarla..gülemedim..yazık lan derken, ordan küçük bir çocuk(hüdaverdi kılıklı) hohahohahoha kahkalarıyla ohhh böle düşersin işte..öyle yaparsan böyle olur..diye düşen bebeyle fena dalga geçti.o an onun sezercik filmindeki ohh yaaa alıcam fıstığı binicem üstüne vurucam kırbacı vurucam kırbacı.. diyen çocuğa benzetmedim de değil hani:)) çocuğun düşüşü değil de işte o küçüğün dalga geçişi görülmeye değer bir komediydi:))) neyse lülükle Re'lere vardık. Re'nin ameliyat olmuş olması üzücüydü ama onun iyi olduğunu görünce içim rahatladı. ama resmen hastahane kokusu sinmişti ona.kötüydü yaa gerçekten o koku.. hiç sevmiyorum..hastahanelerde geçirdiğim günlerim aklıma geliyor.. o kokudan nefret ediorum bu yüzden.. kimse çekmesin o kokuyu..Re'nin ameliyat izini gördük..sezeryan yapmışlar kıza resmen..ne biçim lan bu doktorlar,gereksiz yere de kesiveriyorlar..bi kere daha ultrasona sokmak zor gelmiş demekki...siz siz olun sağlığınıza dikkat edin.herşey geçiyorda..sağlık elden gidince s2i tutmuş oluosun işte..neyse ziyaretin kısası makbüldür dicem ama bizimkide kısa değildiki :)) neyse ordan çıktık.çarşıya gittik.Zu'yla görüştük neim. muhabbet ıvır zıvır derken. eve geldim.. kuzenle sohbet ettik derken benim enerji bitiverdi.. bi mutsuzluk çöktü üstüme,bi duygusallık,bi isyan tavırlarına büründüm ama sonra ağladım rahatladım:)))
neyse zaman geçti evde kediyle oynaşmalar geçti..ben kaç gündür izlemeye çalıştığım ama hep yarım inen filmimi tam indirmeyi başarıp izleme girişiminde bulunup izledim.Krzysztof Kieślowski'nin yaptığı, Zbigniew Preisner'in müziklediği Adlarını Fransız bayrağının renklerinden alan üçlemenin ilki olan Üç Renk: Mavi (Özgün adı: Trois Couleurs: Bleu)'yi izledim.(hadi yine iyisiniz filmle ilgili de genel bilgiyi vermiş oldum :D ) tavsiye ederim. üçlemenin diğer ikisini de izlicem beyaz ve kırmızı'yı da.siz de izleyin.
filmin başrol oyuncusu juliette binoche süpersonik bi hatun. bu hatunun diğer filmlerine bakarken.dün bulduğum "aslı gibidir" (copie conforme) adlı fransız filminin "filmekimi" etkinliği içinde gösterileceğini bugün öğrendim ve bilet baktığımda tükenmiş olduğunu gördüğümde adeta yıkıldım. niye lan..bir tane bile yok mu şimdi bilet..ne açmışız sinemaya arkadaş..bütün biletler tükenmiş..tüketiciyiz zaten bizler hiç üretici olamıyoruz.. neyse bu başka bi konu zaten.. sonra yine acıktım ben.gecenin 2sinde kaç tane manyak vardır benim gibi tavuk sote benzeri bişi yapar.ve afiyetle yer..(üstelik midem rahatsız..al işte gene kaynıyor)ama kendime hakim olamıyorum.aç kalmaktansa mide yanmasını tercih ediyorum..rahatsızım biliyorum..ama güzeldi lan.biliyorum ben bu yemek işini cidden.. kedim bile severek yedi.bide göt tabağından değil de ille elimden yemek istemiyor mu o an kafasına vurasım geliyor. hayır bende aç olmasam sorun değil de.. açken çekilmiyosun be güzelim..git kendin ye..(tabi kıyamayıp önce onu doyurduğum da bir gerçek)
bu arada ben bunları yazarken fox'da bayj'nin sunduğu şu yarışma vardı..çöt çöt bilemeyenleri suya atıverdiler..izlerken adrenalin salgıladım resmen:)
neyse işte yaa böyle birgündü..eksiği vardır fazlası yoktur..sıradan birgündü işte..ben sıkılmaya devam ederken iç güveysinden hallice selamlarım sizleri..
saygılar :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder